Kitabımız şehir hikayelerinden oluşuyor, bizde bu turda ön okuma yerine sizlerle birer hikaye paylaşalım dedik :) Benim seçtiğim hikaye ''Bebek bakıcısı ve üst kattaki yabancı'' , bu hikayenin filmi de var. ''When a stranger calls'' izlemenizi tavsiye ederim :)
Bebek Bakıcısı ve Üst Kattaki Yabancı
1970’lerin sonlarına doğru anlatılmaya başlanan bu “bebek bakıcısı” temalı şehir efsanesi giderek yaygınlaştı ve sonunda ABD başta olmak üzere tüm dünyada o kadar popüler bir hale geldi ki sayısız kitap ve filmde benzer temalar kullanılmaya başlandı. Günümüzde bile birçok korku filminde bu hikâyenin çeşitlemelerine rastlamak mümkün. Hikâye popülerliğini asla yitirmemiş ve artık bir şehir efsanesi klasiği haline gelmiştir.
15 yaşındaki Betty Sue lise öğrencisiydi. Genç kız okuldan arta kalan zamanlarda çeşitli ailelerin çocuklarına bakıcılık yaparak para kazanmaktaydı. Ailelerin birbirlerine tavsiyesi üzerine yeni müşteriler bulmak Betty açısından daha fazla iş imkânı anlamına geliyordu. Bu yüzden bebek bakıcılığı yaptığı evlerde kendini beğendirmek için son derece sorumlu ve ölçülü davranmaya dikkat ediyordu. Yağmurlu bir kasım gecesi bir ailenin evine ilk kez gidecekti. Zengin bir aileydi ve iki küçük kızları vardı. Evin hanımı evden çıkmadan önce Betty Sue’ya birtakım talimatlar verdi; kızların kesinlikle saat dokuzda yatmış olmaları gerektiğinin altını çizdi.
Küçük kızlar umduğundan da uslu çıkmışlardı. Betty Sue hiç zorlanmadan kızları yedirdi, biraz oyun oynadılar, televizyon izlediler ve yatma saatleri geldiğinde de hiç itiraz etmeden üst kattaki odalarına gitmeye razı oldular. Betty Sue kızların pijamalarını giymelerine yardımcı oldu, dişlerini fırçalamalarını izledi, üstlerini örttü ve “iyi uykular,” dileyerek ışıklarını söndürüp aşağıya indi.
Şimdi gece yarısına dek ev kendinindi. Zengin karı-koca 12’den önce dönmeyeceklerini söylemişlerdi. Aslında yapmakta olduğu işin en sevdiği kısmı da buydu. Çocukları yatırdıktan sonra ev sahiplerinin gelmelerini beklerken kafasına göre takılabiliyordu; şimdi istediği TV kanalını izleyebilir, abur cubur atıştırabilirdi. Bir süre TV izledikten sonra uykusu gelmişti. Betty oturduğu kanepeye uzandı ve gözleri hemen kapanıverdi. Daha uykuya dalalı 10 dakika bile geçmeden telefonun sesiyle uyandı. Çok şiddetli zil sesi kızı yerinden zıplatmıştı. Hemen kendini toparlayıp ayağa kalktı ve kapının yanındaki sehpanın üzerinde duran telefonu açarak kulağına götürdü.
“Çocukları kontrol ettin mi?” diye konuştu karşı taraftan gelen bir erkek sesi. Telefon açan dalga geçer gibi sormuştu soruyu, sanki kahkaha atmak üzereydi adam. Betty Sue “Bu da kim?” diye düşündü; ev sahibinin sesine benzemiyordu. “Affedersiniz, sesinizi alamadım, kimsiniz?” diye sordu genç kız. Ancak adam yanıt vermeden telefonu kapattı.
“Herhalde okuldan birilerinin canı sıkılmış, beni işletiyor olmalılar... Ama buranın numarasını da nasıl öğrenmişler?” Betty Sue kafasında bu düşüncelerle tekrar kanepeye gidip oturdu. Canı sıkılmıştı, uykusunun bölünmesi hiç iyi değildi, yeniden uzansam mı diye düşünürken telefon yine çaldı.
“Çocukları kontrol ettin mi?” Yine aynı adam, sesi hiç de tanıdık değil. Okuldaki oğlanlar değil mi acaba? Betty Sue “Bak... Her kimsen...” demeye kalmadan telefon yeniden suratına kapandı. Bu defa sinirlerinin iyice gerildiğini hissetmişti genç kız. Sapığın biri kendisiyle oyun oynuyordu. Bu çok can sıkıcıydı. Ne yapmalı diye düşünürken elinin altında çalan telefon bir kez daha yerinden sıçramasına neden oldu.
Ses bu defa daha tehdit ediciydi: “Çocuklar çoktan elimde... Birazdan sıra sana gelecek!” Sertçe kapanan telefonun çıkarttığı ses kulağında çınladığında Betty Sue damarlarındaki kanın donduğunu hissetti. “Bu ne küstah bir sapık! Ne yapmaya çalışıyor? Polisi arasam belki de iyi olacak...” Betty Sue hiç tereddüt etmeden 911’i aradı. Görevli memura telefonla taciz edildiğini anlattı. Görevli detayları dinledikten sonra şayet telefon sapığı bir kez daha ararsa onu hatta daha uzun tutmaya çalışmasını, böylelikle yerini tespit edebileceklerini söyledi.
Betty Sue’nun içi biraz olsun rahatlamıştı, telefonun başında beklemeye devam etti, adamın arayacağından emindi.
İki dakika sonra gerçekten de telefon çaldı. Adam yine küstah bir ses tonuyla konuşuyordu: “Hâlâ çocukları kontrol etmedin, ne yapıyorsun sen? Nasıl bir bebek bakıcısın?” Betty adamın sesinden tiksiniyordu ama onunla konuşmaya çalıştı; “Bayım, ben iyi bir bakıcıyım, birazdan da çocukları kontrol edeceğim... de sana ne bundan? Sen kimsin ki?” Adam yanıt vermedi ancak insanı ürperten bir kahkaha attı. “Lütfen… Artık beni rahatsız etme!” dedi Betty Sue sesi titreyerek. “Görürüz bakalım!” dedi adam gülerek ve telefonu kapattı.
Betty Sue titreyen ellerine bakarak telefonu yerine bıraktı. Bu iş çok canını sıkmıştı. Birden çocukları gerçekten de kontrol etmesi gerektiğini düşündü. Ama merdivenlerin başına gelince birden durakladı. Daha önce defalarca çocuk bakıcılığı yaptığı halde, şimdi niye üst kata çıkmaya korkuyordu ki? Bu telefonlar bu kadar mı etkilemişti onu? Tam cesaretini toplayıp ilk basamağa çıkmıştı ki telefonun korkunç sesi yine yankılandı.
“Kahretsin, bu sapıktan nefret ediyorum diyerek telefonu kaldırdı. Karşı taraftan gelen ses bu defa farklıydı: “Bayan, ben polis memuru Brown, lütfen evi hemen terk edin, şikayetinize neden olan aramaların bulunduğunuz evin içinden yapılmakta olduğunu tespit ettik. Birisi evdeki diğer hattı kullanarak sizi arıyor! Hiç vakit kaybetmeden hemen evden ayrılın!”
Genellikle bu şehir efsanesi burada sona erer ve geride kalanları dinleyicinin hayal gücüne bırakır. Ancak konuyu ele alan filmler, kitaplar birbirinden farklı alternatifler sunmayı sürdürmüşlerdir: Sapık, polisler gelmeden evden kaçıyor; sapık katil çocukları öldürmüş, sonra da kızı öldürüyor; polis yetişiyor, kız kurtuluyor sapık kaçıyor, sonra kıza musallat olmayı sürdürüyor… Galiba en iyisi bizim de kestiğimiz yerde kesmek. Herkes kendi hayal gücüyle, tercih ettiği biçimde bu şehir efsanesinin sonunu kafasında canlandırabilir.
Çekiliş
Çekiliş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder