11 Aralık 2013 Çarşamba

77 kitaplık yılbaşı çekilişimizdeki kitapları Tanıyalım - Destek Yayınları


   
2014'e bu kadar az kalmışken RKBT olarak kitapseverlere verilecek en güzel yeni yıl hediyesinin kitap olduğunu düşündük ve böylece bu çekiliş fikri ortaya çıktı. Sağ olsun yayın evleri de bu fikrimize destek olup gerçeğe dönmesini sağladılar. Katılan tüm yayınevi ve yazarlara katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz. 




Ahmet Karayün, Altın Bilek Yayınları, Arkadya Yayınları, Arunas Yayıncılık, Aspendos Yayınevi, Delidolu, Destek YayınlarıDex Plus, Eksik Parça Yayınları, Emrah Özdemir, Feniks Kitap, İthaki Yayınları, Martı Yayınları, Maya Kitap, Orkinos Yayınları, Panama Yayıncılık, Parodi Yayınları, Yabancı Yayınları






 Aşkolsun



Ey AŞK!
Avaz avaz "Sen" diye bağırıyor ruhum, duyuyor musun? Hisset ve inan yeter ki, başka ne isterim? Sonra sarılırız... Acı eylemsizlikten meydana gelir, hüzün tercihtir, mutluluksa devrim! 
Hiç sevgilinize icra gönderip, kalbine haciz koymayı düşündünüz mü? Dokunmadan, konuşmadan, görmeden, Aşkınızı ölümsüz kılmayı ve o bilmese de mutlak sadakatle asla vazgeçmemeyi göze aldınız mı? Ya sevdanızın derinliğinde boğulurken, hala nefes alır gibi yapıp, tek gerçek Aşkınızı yüreğinize katıp, senelerce acıdan inlemeye razı bir şekilde ortadan kayboldunuz mu? Aşkın aslında sevgiliyle birlikte aynı yolda yürümek değil, onun yoluna yol olmak, hatta onun yolunda yok olmak olduğu gerçeğine ulaştınız mı? Yangınken yakmaktan, selken boğmaktan, rüzgârken üşütmekten korktunuz mu? 

Hiç çığlıkken sustunuz mu? O zaman Aşk olsun! Aşk olsunu okurken; Aşk, sevgi, haz, huzur, güven, mutluluk, güç, başarı ve iyilik hakkında doğruluğuna inandığınız yanlışlarla dürüstçe yüzleşeceksiniz!





Ateş, Güneş ve Ada 

Ateş, Güneş ve Ada

"Kafanızdaki bütün soruların cevabı bu kitapta sanki. O kadar güzel bir anlatımı var ki daha ilk sayfasını açtığınızda gerisi geliyor ve inanın bağımlılık yapıyor. Hazzı, aşkı, küçük heyecanları, okul hayatını, ergenliğin vermiş olduğu kafa karışıklığını ustaca anlatan nadir kitaplardan. Ateş, Güneş ve Ada okuyabileceğiniz en üst seviyedeki kitaplardan..." Ayşenur Kütükbaş "Güneş bir kez batar, bir kez de doğar. Bunu değerlendirmek sana, senin seçimlerine bağlıdır. Doğuşu da seçebilirsin batışı da... Ya da en akıllıcası her ikisinden de zevk almayı seçersin... Böyle bir bölüm vardı. Ben bu kitabı okuduğum zamandan beri bunu kendime ilke edindim, her ikisinden de zevk almaya çalışıyorum, ikisini de ayrı ayrı seviyorum... Çok okuyan birisi değilim, haftada bir kitap, hatta bazen bu süre daha da uzuyor, o da kitabın akıcılığına bağlı... Ben Ateş, Güneş ve Adayı ilk okuduğumda üç günde bitirdim, ki bu kitabı üçüncü defa okuyorum... Ben ki hayatımda hiçbir kitabı ikinci defa elime almış insan değilim, ders kitaplarım da dahil bunlara... Ama Ateş, Güneş ve Ada bana kendisini üçüncü defadır okutuyor, bakalım daha ne kadar okutacak? Bazı kitaplar yazanın değil, okuyanın oluyor. Bu kitap benim kim ne dersin artık..." 
Perihan Gök



Çırılçıplak Aşk 


Ya her şey aşktı ya da aşk hiçbir şeydi!


Seni de, beni de fena kandırdılar. Aşk diye bize anlattıkları, hayallerini kurdurdukları gerçek aşk değildi. İnsanın insana duyduğu aşk, "yasak elma"nın ta kendisiydi... Önce kadın ısırdı elmayı, sonra erkek ve her şey bu andan sonra şekillendi. 
Savaşların, paranın hükümdarlığında, korku imparatorluklarında, aşk en çok korkulandı ve bir o kadar da çarpıtılmaya çalışılan... Aşk ağza sakız edildi, bazen içi boşaltıldı, bazen günah dendi, bazen ağdalı sözcüklere sebep oldu. Üstüne perdeler indi, bulutlar örttü ışığı... İnsanlık yok olurken, aşkı da kirletti. 
Formüllerden, stratejilerden, onu bunu tavlamaktan, elinde tutmaktan bahsetmiyorum. Bunları yapan, aşkı hiç anlamayan çokbilmiş, çok kitap var. Yaşamı anlamaktan, sen olmaktan, aşkı gerçekten yaşamaktan... Sana öğretilen değil, senin yaşattığın, seni yaşatan aşk. Aşkı anlatmaya, anlamaya yetmez düşüncelerin gölgesinde tanımlanmış aşk.
Günlük yaşamın içinde kaybolmuş insanlar, ilişkiler, evlilikler, aldatmalar, aldanışlar, hayal kırıklıkları, namus ve ötesi... Belki sen, belki sevdiğin, belki çevrende var olan insanların gerçek hikâyelerini sayfalara serdim; aralarına karıştım. Yaşamı ve aşkı ayırmadan sana geldim. Seni, yaşamı, insanı, Tanrıyı, evreni konuşmadan zaten aşkı konuşamazdık.
Bu yazdıklarımı sana kitap harfleriyle değil, yaşanmışlıklarımla yazıyorum. Sen okuyacaksın diye yazılmış değil. Karşında çırılçıplak kaldım, yüreğimi çırılçıplak bıraktım, seninle aşkı çırılçıplak konuşmak, paylaşmak için...

Sen hiç âşık oldun mu? Âşık olundun mu? Aşkı gerçekten yaşıyor musun? Neden sadıksın ya da değilsin? Gerçekten aldattın mı, aldatıldın mı? Aşkla mı seviştin gerçekten? Neden evlendin ya da evleneceksin? Sen kimsin? Ne için yaşıyorsun? Şimdi yanıt verme. Belki evlisin, belki bekârsın, belki imkânsız aşkın ortasındasın, belki aşka âşıksın, belki hovardasın, belki aşktan çoktan vazgeçmişsin, belki yapayalnızsınç... Sohbetin sonuna gelmeden hiçbir yorum yapma. Aşkla ilgili sana öğretilen birçok şeyi, hatta her şeyi unut öyle başlayalım... Sonra sen anlat, ben dinleyeyim.


Bukre 


Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim. 


Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin. 

Bana, bir veba busesi bırakıp gittin; bak şimdi yerini başkaları aldı. Bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. Seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. Unutmak alışmaktır. Unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum.


Sabah Uykum 


Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir. 

Ben anlam veremiyorum yani neden bittiğine değil madem bitecekti neden bu kadar hevesli başladık? Ben ikimizdeki bu hevese anlam veremiyorum. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığını çok iyi biliyorum. Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik.





Soğuk Kahve

Sıcacık bir kahveden yükselen güzel kokular eşliğinde keyifli bir okuma vaat ediyor Soğuk Kahve.

İronik ve mizahi olduğu kadar keskin bir dil. Belki de çoğumuzun gündelik hayatında olan konuları anlatırken sizi ters köşeden bir bakış açısına yatırıp golü ustalıkla atıyor. Hınzır bir zekânın ürünü olan cümleleri sizi gülerken duygulandıracak, çoğu zamansa hayretler içinde bırakacak. 
Kahraman Tazeoğlu
Batman kendi deyimiyle numune bir adam. En azından yazdıkları öyle. Kolay kolay kimseden duyamayacağınız, cesaret isteyen şeyleri açıkyüreklilikle söylüyor okura. Özellikle kadın erkek ilişkilerinin üzerindeki pembe tozu üfleyip altında yatan siyahları ve beyazları soğukkanlılıkla gösteriyor. Ne her erkek bir Romeo, ne de her kadın bir Juliet.
Ertürk Akşun





Allah De Ötesini Bırak 

Allah her şeyden haberdardır, sanmayın ki size yapılan haksızlığa kayıtsız kalıyor. O, size bir annenin evladına yaklaştığı merhametten daha fazla merhamet duyandır. Duanın karşılığını takip etmeden "Allah de ötesini bırak". Kul Rabbini imtihan etmez. Ona tevekkülle yaklaştığında rahmetini tüm hücrelerinde hissedeceksin.
Karşında o kadar çok maskeli insan var ki onları tanımak için yoruluyorsun. Şayet dikkat edersen güzel olan bir şey var; o senin hakkını aldıkça, sen onun sevaplarından kazanıyorsun. O halde kaybettim diye üzülme, biraz daha derin bakarsan, aslında kazandığını fark edeceksin!..
Aşık olcaksın evet ama kalbini Allah aşkıyla yakacaksın...
Dünyanın geçici olduğunu, biteceğini İDRAK edeceksin; sadece sonsuz kudrete bağlanacaksın.
Allaha bağlı yaşayacaksın. İşte Uğur Koşar bu kitap da sana herkes gibi Allahı anlatmıyor Onu adeta hissettirip yaşatıyor!..
Psikolog Cavidan Ebru Kızıl
Yirmi yıldır terapi deneyimlerimde elde ettiğim sonuçlardan biri şudur ki; eksik olan parçaları yitirdiğini düşünen ve bunları arayarak çıkmazlara giren ve bunun da dışarıda olduğunu sanan çok büyük bir çoğunluk çeşitli psikolojik sorunlarla ruh sağlıklarını bozmuştur. Bu büyük çoğunluğa eserlerinde ve görüşlerinde öze dönüş yolunda katkı sağlayan, aradıklarını bulabilme cesareti ve ışığı olan Uğur Koşar Dostuma "Allah De Ötesini Bırak" ile özlerine dönebilmesi adına ışık olan eserinden dolayı en içten teşekkürlerimi sunuyorum...
Uzm. Psikolog Abdullah Topal


2 Tam Bir Tek 

Hayatımızda âşık olmayı isteriz. Bir yuva kurmak, hayatı paylaşmak hayaliyle yola çıkarız... Kendimizi bir elmanın yarısı olarak görür, hayatı paylaşacağımız kişinin de bizi tamamlamasını niyet ederiz.

Hayattaki arayışım beni tamamlayacak olan kişi olduğu sürece, hayatıma hep yarım insanlar girdiğini fark ettim. Yarım bir elma olduğum sürece, ilişkilerim de hep yarım kaldı... Karşımdaki kişileri suçlamak yerine, kendimi tam ve bütün yapmam gerektiğini fark ettiğimde, önce tam ve bütün olmanın yolunu aradım... Kitabın her bölümünde kendimizi neden hep yarım gördüğümüzü, hayatımıza neden hep yarım insanlar çektiğimizi ve ilişkilerimizin neden hep yarım kaldığını fark edeceğiz... Hayalinizdeki tam ve bütün AŞKa adım atma vakti...

Her satırı bizlerden başlayarak bütüne şifa olması niyetimle...

Sevgi ve Aşkla...




Rastlantı Yoktur Neden Vardır 

İstemek Vermeseydi
Vermek İstemezdi
İstemek sonsuz ve sınırsızdır...

Allah sizin ve bütünün hayrına olan her duanıza ve her çağrınıza muhakkak icabet eder...

"İstemek"ten vazgeçmeyin... Bütüne ait bir parça olduğunuzu unutmayın. Siz de herkes gibi yaratanın yeryüzündeki suretisiniz. Farkında olsanız da olmasanız da, yaratanla her an temas halinde olduğunuzu bilin. 

Düşünceleriniz ve duygularınızla yaydığınız kesintisiz enerji dalgaları, sizin hiç farkında bile olmadığınız dualarınızdır. 

Her zaman sizin ve bütünün hayrına olmak arzusu içinde niyet edin. Allahın yasalarına ve onların kusursuz işleyişine güvenin. Akışa teslim olun. Tevekkül edin.

İstediğiniz hayatı yaşamak için önünüzde dikilip duran tek engel sizsiniz. Kendi önünüzden çekilin. Kendi mucizenizi hayatınıza çekmek için kendinize izin verin...



Pelin
Can Sancak, 18 yaşına yeni basmış, dindar ve alnı secdeye değen ilk heavy-metalci olmakla övünen, iyi niyetli, biraz saf ve hafif delişmen bir çocuktur. Nurdan ise İmam Hatip ortaokulu birincisi olmasına rağmen İmam Hatip Lisesine değil "normal" bir okula kaydolmak isteyen, Madonna hayranı, zeki bir mütedeyyin hanım kızımızdır. Her ikisi de bir hayli dindar olmalarına rağmen "rocknroll hayat tarzı"nın gizemli çekiciliğine kapılmışlardır. Kendi "laik devrimlerini" hard-rock müziği hamiliğinde gerçekleştirme yolu ister istemez kafalarını karıştırmaktadır. Bu iki "otantik dindar"ın hayatları, "gerçek bir kolejli hatun" olan yarı Punk yarı Gothic rocker kız Pelin ile tanışınca hızlı bir değişime uğrayacaktır. Bu değişim, devlete dahi sirayet edecek, polis teşkilatı ve MİT, kahramanlarımız için seferberlik ilan edeceklerdir.

Pelin, 1993te Taksim Meydanında başlayıp 1995te yine Taksim Meydanında sona eren bir roman noir. Türkiyenin ve dünyanın büyük değişimlere gebe olduğu o tuhaf doksanlı yılların en yakıcı zamanlarında geçen bu kara-kitap, "Saykodelik Gerçekçi" bir üslup ile yazıldı. Dinsellik, cinsellik ve tinselliğin iç içe geçtiği; rockçıların, "emekli vaizlerin", hapçıların, imam hatipli dindarların, sokak çocuklarının, lezbiyenlerin, delilerin, felaket tellallarının, ecinnilerin, devrimcilerin, hastane kaçkınlarının, sapkınların, hayat arsızlarının, hayvanetiyemişlerin, löpoğlanlarının, gulibiklerin, yatacakyeriolmayanların, mantaratoların, iblislerin, şereflerin, cemaat liderlerinin, gazetecilerin, polislerin, düzen bekçilerinin ve tüm uyumsuzların yollarının kesiştiği garip bir evreni anlatıyor Pelin.




Sıcak Ayaz 

Ben sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bir hayattan geliyorum.

Sonbahar yağmurunda sensiz ıslanacaksam, kahvemin yanında kahvesini yudumlayan sen olmayacaksan, kabustan korkarak uyandığımda sana sarılamayacaksam, beraber hayal kurup birlikte yaşayamayacaksam, beni sevdiğini söylemenin ne anlamı var ki? Madem bunları seninle yapamayacağım, daha fazla varlığına alıştırmadan git. Hiç olmazsa acıların tat versin bana. Nasıl olsa ben sevmekten vazgeçmeyeceğim. Bir gün olur da bunları benimle yaşamak istersen, ölüme terk ettiğin yerdeyim. 
-Serkan Özel-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder